27 Aralık 2020 Pazar

Çözülüş / İlknur Güneylioğlu / İzan Kitap (Çakıl Kitap'a teşekkürler)

 


Bazı kitaplar belli sayfa kadar insanın kafasında yankılanan "bu ne anlatıyor" sorusu ile okunur. Bir yandan böyle derken anlayamadığı ama anlamak istediği cümleler üzerine daha çok düşer, anlayamasa da hissettiği edebi zevk nispetinde okur, okur. Sonra sayfaların üstündeki perdeler bir bir açılmaya başlar. Bu yazdıklarım Çözülüş kitabının bana hissettirdikleridir. 😊
Kitabın satırları arasında gezinirken, yer yer Dokuzuncu Hariciye Koğuşu yer yer de Stefan Zweig tadı aldım.
Bazı cümlelerde ise kurgunun içindeki anlamından çok ötelerde bir yerlere dokunan anlamlar mevcuttu bu da kitabın en başarılı bulduğum özelliklerinden biriydi. Öyle ya edebiyat da tam bu değil miydi? 
Kitabın içinde insan zihninin karmaşıklığı gibi bir anlatım mevcutken, yaşananların tekrarı gibi gözüken cümlelerin aslında kişilerin aynı olaya kendi dünyalarından bakmaları oluşunu bir müddet sonra anlıyorsunuz. 😊
Güçlü ve süslü kelimelerle bezenmiş betimlemeler ile farklı bir kitap yolculuğu yaptırıyor her bir satır. Gerçeklik mi zihnin oyunu mu rüya mı diye pek çok yerde kendinizi sorgulayabileyeceğiniz nitelikte bir kitap.
Örneğini daha önce görmediğim ve bana farklı duyguları yaşatan, oldukça ilginç tatları bir arada bulabileceğiniz Çözülüş kitabını herkese öneririm. 🤗

Çakıl Kitap @cakilkitap

8 Aralık 2020 Salı

İlknur Güneylioğlu / Çözülüş / İzan Kitap (Kitap Sokağı)

 




“…Rahatlatmıyor sözcükler beni. Rahatsız ediyor. Rahatsızlığım başkalarına tedirginlik veriyor. Hemen yeni bir dil yaratılıyor. İmajlar ediniliyor. Kimse farkında değil mi? Bedenler her şeyi ele veriyor. Bağımlılığı inkâr edemiyor.

Görmeliyim içeridekileri. Merakımı kaybetmeden olgunlaştım. Sabrımı ise tamamen yitirdim. Huylarımdan dolayı cezalandırılacak mıyım yine? Her seferinde. Doymuyorum ki yenilgilere. Bir ben değilim bozguna uğrayan. Tahribat çok büyük. Efsaneleri yok edene kadar devam edeceğim…”
İlknur Güneylioğlu, Çözülüş romanında özgünlük ve özgürlüklerin yok edilişini, bireysel ve toplumsal travmalarımızı, bilinç, bilinçaltı, gerçek ve gerçeküstünün iç içe oluşunu, çelişkilerin sorgulanışını, varoluş sorununu kaç katlı olduğu bilinmeyen dev bir binadaki ve bu binanın arka bahçesindeki birbirinden ilginç karakterlerle anlatıyor bize.

Çözülüş’te aynı olaylar, aynı durumlar, anlar, başka başka karakterlerin zihninde yeniden ve yeniden ele alınıyor. Mekân değiştiğindeyse, önceki mekân aynı karakter tarafından bu defa farklı yönlerden bakarak değerlendiriliyor ve zaman bir labirent biçiminde ilerliyor. Romanın sonunda içinde bulunduğunuz, çıkmazlarla dolu o labirente kuş bakışı bakıyor, tüm zamanları bütünleştiriyorsunuz. Distopya özelliği de taşıyan, yazarın kendine has üslubuyla çağrışımlara açık, uzun, akıcı bir şiir gibi okunabilen ve bilinenlerin dışında, yepyeni bir biçime sahip Çözülüş bittiğinde, bu ürpertici labirentten çıkış yolunu görebilecek misiniz?